Vergi Aflarının İstisnai Durumlarla Sınırlandırılması Sağlanmalı

SEYFETTİN ACAT

Mali Müşavir

05/06/2025

Vergi afları, devletin kamu alacaklarını tahsil edebilmek adına borçlulara sunduğu geçici imkanlardır. Genellikle ekonomik krizler, doğal afetler veya pandemiler gibi olağanüstü durumlarda başvurulması gereken bu uygulamalar, Türkiye’de ne yazık ki istisna olmaktan çıkmış, adeta alışılmış bir kamu politikası halini almıştır. Bu durum, hem vergi adaletini zedelemekte hem de mükelleflerin gönüllü uyumunu olumsuz yönde etkilemektedir.

Vergi sisteminin temel ilkelerinden biri adalet ve eşitliktir. Ancak sık sık çıkarılan vergi afları, yükümlülüklerini zamanında yerine getiren dürüst mükellefleri cezalandırıcı, yükümlülüğünü yerine getirmeyenleri ise ödüllendirici bir sonuç doğurmaktadır. Örneğin; 2023 yılında yürürlüğe giren 7440 sayılı Yapılandırma Kanunu, geçmiş yıllardaki tüm vergi borçlarını kapsayan geniş bir af düzenlemesi getirmiştir. Zamanında borcunu ödeyen mükellef, bu aflardan yararlanamamakta ve primli ödeme yapmış olmaktadır.

Vergi afları ancak aşağıdaki gibi istisnai ve objektif nedenlere dayandırılmalıdır:

1. Doğal Afetler: 2023 yılında meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremler sonrası etkilenen illerde mücbir sebep ilan edilmiş, bu kapsamda vergi erteleme ve af uygulamaları yürürlüğe konulmuştur.

2. Küresel Salgınlar: 2020 yılında tüm dünyayı etkileyen COVID-19 pandemisi nedeniyle Türkiye’de de ekonomik destek paketleri, vergi ertelemeleri ve yapılandırmalar gündeme gelmiştir.

Vergi aflarının sürekli hale gelmesi, kayıt dışı ekonomiyi teşvik eder. Birçok mükellef, “nasıl olsa af çıkar” düşüncesiyle beyanda bulunmaktan kaçınmakta veya bilerek beyanını düşük tutmaktadır. Bu da devletin tahsilat kapasitesini düşürmekte, dolaylı vergilere olan bağımlılığı artırmakta ve gelir dağılımını bozmaktadır.

Bir işletme sahibi, 2022 yılında 5 milyon TL gelir elde ettiği halde bu gelirin yalnızca 1 milyon TL’sini beyan etmiştir. 2023 yılında çıkan af sayesinde beyan etmediği gelire ilişkin cezalar silinmiş ve sadece yapılandırılan vergi ile durumu düzeltmiştir. Buna karşılık aynı sektörde faaliyet gösteren başka bir işletme sahibi 5 milyon TL’yi zamanında beyan ederek tüm vergisini ödemiştir. Bu durumda vergi sisteminin eşitliği ve güvenilirliği ciddi biçimde sarsılmıştır.

Danıştay ve Sayıştay raporlarında da sürekli af uygulamaları eleştirilmiştir. Danıştay’ın birçok kararında, af yasalarının hukuki güvenliği zedelediği, vergiye gönüllü uyumu baltaladığı ve vergi mükellefleri arasında eşitsizlik doğurduğu vurgulanmıştır. Ayrıca, Anayasa’nın 73. maddesinde yer alan 'Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlüdür.' ilkesine de aykırılık teşkil etmektedir.

Vergi afları, ancak gerçekten olağanüstü durumlarda ve geçici süreliğine uygulanmalıdır. Aksi takdirde:

- Vergiye gönüllü uyum düşer,

- Dürüst mükellef cezalandırılır,

- Kayıt dışılık teşvik edilir,

- Mali disiplin bozulur.

Bunun yerine;


- Vergi denetimleri etkinleştirilmeli,

- Beyanname sisteminde dijital denetim güçlendirilmeli,

- Af değil, vergi indirimi veya vergi sadakati teşvikleri uygulanmalıdır.

Vergi sistemi bir toplumun hukukla olan bağını, adalet duygusunu ve devlete olan güvenini doğrudan etkiler. Sürekli aflarla değil, sürdürülebilir ve güven veren bir vergi politikasıyla adil bir ekonomik düzen mümkündür. Unutulmamalıdır ki, “af” bir lütuf değil, ancak zorunluluk hallerinde başvurulabilecek istisnai bir araç olmalıdır.

E-posta Girişi
E-Mükellef Girişi